Definition von gelir im Türkisch Englisch wörterbuch
- revenue
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
Many websites are supported by revenue from advertising.
- Birçok web sitesi reklam geliriyle desteklenir.
- income
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
This has increased family income.
- Bu, ailenin gelirini artırdı.
- revenues
The mayor thought that he should investigate the decline in tax revenues.
- Belediye başkanı, vergi gelirlerindeki azalmanın araştırılması gerektiğini düşündü.
A loss in third-quarter revenues was predicted.
- Üçüncü çeyrek gelirlerinde bir kayıp öngörülüyordu.
- proceeds
- earnings
- gam
As soon as he got home, he began to play a computer game.
- O eve gelir gelmez bir bilgisayar oyunu oynamaya başladı.
- receipts
- (Ticaret) earning
- (Ticaret) returns
Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
- Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- increment
- allowance
- return
Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
- Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- means
This signal means don't walk.
- Bu işaret yürüme anlamına gelir.
If your boss sacks you, it means you're fired.
- Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.
- (Ticaret) receipt
- emolument
- revenue expenditure
- (Hukuk) earnings, income
- yield
- income, revenue, receits, emolument
- drawings
- gainings
- takings
- input
- income to
- rente
- finance
- gelir düzeyi
- level of income
- gelir değeri
- (Ticaret) earning value
- gelir dilimi
- (Ticaret) bracket
- gelir hesabı
- (Ticaret) income account
- gelir senedi
- (Ticaret) income bond
- gelir tablosu
- income table
- gelir tablosu
- (Ticaret) statement of income
- gelir tahvili
- (Ticaret) income bond
- gelir vergisi
- (Ticaret) personal income tax
- gelir vergisi
- (Ticaret) the income tax
The income tax rate increases in proportion to the salary increase.
- Gelir vergisi oranı maaş artışı ile orantılı olarak artar.
- gelir gelmez
- arrives
Give him this message as soon as he arrives.
- O gelir gelmez bu mesajı ona ver.
As soon as he arrives, I'll tell him.
- O gelir gelmez ona söylerim.
- gelir getirmek
- to generate revenues
- gelir tablosu
- income statement
- gelir bağlamak
- endow
- gelir beyannamesi
- income return
- gelir beyanı
- (Kanun) income statement
- gelir beyanı
- (Kanun) declaration of income
- gelir bölüşüm
- income sharing
- gelir cetveli
- (Ticaret) income sheet
- gelir dağılımı
- income distribution
- gelir durumu
- income statue
- gelir durumu
- income state
- gelir düzeyi
- (Hukuk) income level
- gelir faktörü
- revenue earner
- gelir fazlası
- (Ticaret) surplus income
- gelir fazlası
- (Ticaret) income surplus
- gelir gider
- income and expense
- gelir karı
- (Ticaret) income profit
- gelir kaybı
- revenue loss
- gelir kaynağı
- source of income
- gelir miktarı
- (Ticaret) size of income
- gelir oranı
- (Ticaret) income rate
- gelir payı
- portion of income
- gelir payı
- income share
- gelir sahibi
- income earner
- gelir sahibi
- rentier
- gelir sınırı
- (Ticaret) margin of income
- gelir tahmini
- (Ticaret) estimation of revenue
- gelir unsuru
- (Ticaret) item of income
- gelir uçurumu
- (Ticaret) income gap
- gelir vergisi
- pay as you earn
- gelir vergisi
- income tax
It doesn't make much sense to me that I have to pay more income tax than you even though you make more money than I do.
- Benim kazandığımdan daha çok para kazanmana rağmen benim senden daha çok gelir vergisi ödemem bana çok mantıklı gelmiyor.
The income tax rate increases in proportion to the salary increase.
- Gelir vergisi oranı maaş artışı ile orantılı olarak artar.
- gelir vergisi beyannamesi
- income tax return
- gelir vergisi oranı
- (Hukuk) income tax rate
- gelecek döneme ait gelir
- (Ticaret) prepaid income
- geçinip gidecek kadar gelir
- competency
- geçinip gidecek kadar gelir
- subsistence
- geçinip gidecek kadar gelir
- competence
- gelirler
- revenues
I can provide you with some statistical predictions of expected revenues.
- Size beklenen gelirlerin istatistiksel tahminlerini sağlayabilirim.
A loss in third-quarter revenues was predicted.
- Üçüncü çeyrek gelirlerinde bir kayıp öngörülüyordu.
- bana vız gelir
- it leaves me cold
- cari gelir ve gider bütçesi
- (Askeri) operating budget
- cüzi gelir
- insignificant income
- ele gelir
- palpable
- gelirler
- (Ticaret) receipts
- gelirler
- (Ticaret) income
And the good news is that today the economy is growing again. Wages, incomes, home values and retirement accounts are all rising again. Poverty is falling again.
- Ve iyi haber şu ki ekonomi tekrar büyüyor. Maaşlar, gelirler, ev fiyatları ve emeklilik hesapları yeniden artıyor. Yoksulluk yine düşüyor.
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
- gelirler
- (Ticaret) returns
- iç gelir
- internal revenue
- milli gelir
- (Ticaret) domestic income
- milli gelir hesapları
- (Ticaret) national income accounts
- ortalama gelir
- (Askeri,Kanun) average revenue
- tahakkuk eden gelir
- (Ticaret) accrued income
- toplam gelir
- (Ticaret) total income
- toplam gelir
- (Ticaret) total revenues
- ulusal gelir
- (Politika, Siyaset) national income
- vız gelir tırıs gider
- i don't give a damn
- yıllık düzenli gelir
- (Ticaret) annuity
- tahvil satarak gelir sağlama
- flotation
- Aksilikler hep üst üste gelir
- (Atasözü) It never rains but pours
- Can boğazdan gelir
- (Atasözü) Good food is the back bone of life
- Damda pekmezin olsun sinek Bağdat'tan gelir
- (Atasözü) The choice and the loveable lack no suitors
- Dinsizin hakkından imansız gelir
- (Atasözü) Diamond cut diamond.Set a thief to catch a thief
- Sükut ikrardan gelir
- (Atasözü) Silence gives consent
- Temizlik imandan gelir
- (Atasözü) Cleanliness is next to Godliness
- can boğazdan gelir
- bread is the staff of life
- can boğazdan gelir
- food is necessary for people to survive
- dar gelir
- narrow income
- gelir grubu
- income group
- kişi başına düşen milli gelir
- Per capita income
- kullanılabilir gelir
- (Ekonomi) Disposable income
- milli gelir
- National income
- Dinsizin hakkından imansız gelir
- Diamond cut diamond, Set a thief to catch a thief
- adil gelir dağılımı
- (Ticaret) fair income distribution
- akıla gelmeyen başa gelir
- (Atasözü) You can't always anticipate everything
- artan gelir vergisi
- (Ticaret) increment tax
- ayni gelir
- (Ticaret) income in kind
- bana kalırsa vız gelir
- forall i care
- bağlanan gelir
- settlement
- beklenen gelir teorisi
- (Ticaret) anticipated income theory
- birincil gelir dağılımı
- primary income distribution
- brüt gelir
- gross income
Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.
- Geçen yıl Tom'un brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.
- can boğazdan gelir/geçer
- (Atasözü) One cannot live without food
- davulun sesi uzaktan hoş gelir
- (Atasözü) Distance lends enchantment to things
- değil mi ki since: Değil mi ki gelirim dedi, mutlaka gelir
- Since he said he would, he is sure to come
- dinsizin hakkından imansız gelir
- (Atasözü) Set a thief to catch a thief
- dinsizin hakkından imansız gelir
- diamond cut diamond
- ek gelir
- fringe benefit
- ek gelir
- (Ticaret) income bracket
- ek gelir vergisi
- (Ticaret) income tax bracket
- ek gelir vergisi
- supertax
- etiket buraya gelir
- (Bilgisayar) label goes here
- eyere de gelir, semere de
- (Konuşma Dili) It is good for all kinds of uses
- faaliyet dışı gelir
- (Ticaret) unrelated business income
- faaliyet dışı gelir
- (Kanun) non-operating income
- garanti edilen gelir
- (Ticaret) guaranteed income
- hedeflenen gelir oranı
- (Ticaret) target return
- iki kişilik gelir
- dual income
- iyi insan sözünün üstüne gelir
- (Atasözü) A person who appears while he is being talked about is a good person
- iyi olacak hastanın hekim ayağına gelir
- (Atasözü) If it is fated for things to go well, they will go well
- kesintisiz ulusal gelir
- gross national product
- keyfi kullanılabilecek gelir
- (Ticaret) discretionary income
- kimseye muhtaç olmayacak kadar gelir
- independence
- kişi başına düşen gelir
- per capita income
- kişisel gelir
- private income
- kişisel gelir vergileri
- (Hukuk) taxes on private income
- marjinal gelir oranı
- (Ticaret) marginal income ratio
- marjinal gelir oranı
- (Ticaret) marginal-income ratio
- marjinal gelir vergisi
- (Ticaret) marginal income tax
- milli gelir
- internal revenue
- milli gelir özdeşliği
- (Ticaret) national income identity
- nakit gelir
- (Ticaret) cash return
- net gelir
- net income
- net gelir
- take home pay
- nispi gelir
- (Ticaret) relative income
- normal gelir
- (Ticaret) normal return
- periyodik gelir
- (Ticaret) periodic income
- reel gelir etkisi
- (Ticaret) real income effect
- reel kullanılabilir gelir
- (Ticaret) real disposable income
- sabit gelir
- fixed income
I'm on a fixed income.
- Ben sabit gelirliyim.
- sanayi gelir tahvili
- (Ticaret) industrial revenue bond
- senelik gelir
- annual benefit
- sükût ikrardan gelir
- (Atasözü) A refusal either to avow or to disavow an action is in most cases a sign of guilt
- tahakkuk etmemiş gelir
- (Ticaret) unrealized revenue
- tahakkuk etmiş gelir
- (Ticaret) accuired income
- tahakkuk etmiş gelir
- (Ticaret) accrued revenue
- tahmini gelir vergisi
- (Ticaret) estimated income tax
- tahsil eden gelir
- (Kanun) collected revenues
- tahsis edilmemiş gelir
- (Ticaret) unappropriated income
- tartıya gelir
- ponderable
- tasarruf-gelir ilişkisi
- (Ticaret) saving schedule
- toplu gelir
- (Ticaret) bunched income
- toplumsal gelir dağılımı
- (Ticaret) social income distribution
- vergisiz gelir
- non-taxable income
- vergiye tabi gelir
- taxable
- vergiye tabi gelir
- taxable income
- vergiye tabi olmayan gelir
- tax allowance
- vız gelir
- for all i care
- vız gelir tırıs gider
- I don't care a hang
- vız gelir tırıs gider
- I don't care a damn
- vız gelir tırıs gider
- (Konuşma Dili) It doesn't matter one bit to me
- yasa dışı gelir
- (Ticaret) illegal income
- yaşam boyu gelir
- life annuity
- yüksek gelir
- great salary
- yüksek gelir
- high salary
- yıllık gelir
- annual benefit
- zımnen tahsil edilen gelir
- (Ticaret) constructive receipt of income
- ömür boyu gelir
- perpetuity
- ömür boyu yıllık gelir
- life annuity
- özet gelir tablosu
- (Ticaret) condensed income statement