I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
Business was a little slow last month.
- Geçen ay iş biraz yavaştı.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
We got behind the car and pushed.
- Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The ship passed through the Panama Canal.
- Gemi Panama Kanalından geçti.
I passed by four houses.
- Dört evin önünden geçtim.
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
Skip the boring chapters.
- Sıkıcı bölümleri geç.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
- Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
- Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
Wolfgang switched to German.
- Wolfgang Almancaya geçti.
After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
I want to go over a few things with you.
- Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
The train was almost an hour behind time.
- Tren neredeyse bir saat geç kaldı.
The train is twenty minutes behind time.
- Tren yirmi dakika geç kaldı.
Some read books just to pass time.
- Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
If he studied hard, he could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
I go by that shop every morning on my way to school.
- Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
I go by that church every day.
- Her gün o kilisenin önünden geçerim.
Just one year has gone by since my friend died.
- Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.
Ten years have gone by since my father died.
- Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.
After all, he succeeded in passing the exam.
- Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
I went over his report, but couldn't find any mistakes.
- Onun raporunu tekrar gözden geçirdim ama hiçbir hata bulamadım.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
Do you mind if we cross your garden?
- Bahçenizden geçebilir miyiz?
The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
- Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
The temperature exceeds 30 degrees in the shade.
- Sıcaklık gölgede 30 dereceyi geçiyor.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
Here comes a speeding car, let's cross!
- İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.