geçmesi

listen to the pronunciation of geçmesi
Türkisch - Englisch
pass

We took refuge in a cave and waited for the storm to pass. - Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.

It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God. - Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.

to go through
geç
late

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

geç
slow

Business was a little slow last month. - Geçen ay iş biraz yavaştı.

In childhood, time passes slowly. - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.

geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

geç
behind

We got behind the car and pushed. - Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.

The first bus will leave 10 minutes behind time. - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.

geç
{f} passed

I cannot say how much time passed. - Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.

The ship passed through the Panama Canal. - Gemi Panama Kanalından geçti.

geç
posteriorly
geç
skip

I want to hear the whole story, and don't skip any details. - Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.

Tom skipped dinner saying he was too tired to eat. - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us. - Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.

We can't ignore Tom's past. - Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.

geç
{f} switch

Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode. - Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.

Why doesn't the U.S. switch to the metric system? - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?

vade geçmesi
(Ticaret) over due
geç
go over

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

I need to go over my notes. - Notlarımı gözden geçirmeliyim.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The first bus will leave 10 minutes behind time. - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.

The train was ten minutes behind time. - Tren on dakika geç kaldı.

geç
{f} pass

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If she studied hard, she could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

geç
{f} lapsing
geç
go by

How fast can a year go by! - Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!

Days go by and still no sign of Tom. - Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok

geç
{f} overshot
geç
devolve upon
geç
elapse
geç
behindhand
geç
gone by

Ten years have gone by since her death. - Onun ölümünden beri on yıl geçti.

Three years have gone by since we got married. - Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.

geç
overstep
geç
gone over
geç
pass to
geç
{f} passing

I am sure of his passing the examination. - Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.

It was just a passing infatuation. - O sadece geçici bir sevdaydı.

geç
went over

He went over to the other side. - O, diğer tarafa geçti.

We went over this last week. - Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.

geç
went by
geç
{f} cross

You must take care when you cross the road. - Yolu geçerken dikkat etmelisin.

We crossed the river by boat. - Nehiri kayıkla geçtik.

geç
exceed

Imports exceeded exports last year. - Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.

My annual income exceeds five million yen. - Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.

geç
devolve on
Geç
to be late
geç
is late
geç
not later than
geç
to late
evde kadının sözünün geçmesi
petticoat government
geç
late, delayed
geç
outdo

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

They are constantly trying to outdo each other. - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.

geç
speed

Here comes a speeding car, let's cross! - İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

geç
outdid
geç
outgoing
geç
outgo
geç
back

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

No cultural background is necessary to understand art. - Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.

geç
outstrip
geç
ford

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford. - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

geç
outdone
ruhun başka vücuda geçmesi
metempsychosis
sandık geçmesi
dovetail joint
teşhis için şüphelilerin sırayla geçmesi
identification parade
tornavida geçmesi
screwdriver insert
yıldızın burçlar kuşağından geçmesi
transit
Türkisch - Türkisch

Definition von geçmesi im Türkisch Türkisch wörterbuch

geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan