It's getting harder and harder to make a living.
- Geçinmek gittikçe zorlaşıyor.
Tom is easy to get along with.
- Tom ile geçinmek kolaydır.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
A job is not merely a means to earn a living.
- Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
Tom is easy to handle.
- Tom'la geçinmek kolaydır.
We make just enough to get by.
- Biz geçinmek için yeterince kazanırız.
It's hard to get by on minimum wage.
- Asgari ücretle geçinmek zordur.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
Do you know what Tom does for a living?
- Tom'un geçinmek için ne yaptığını biliyor musun?
Would you tell us what you do for a living?
- Geçinmek için bize ne yaptığını söyler misin?
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
I'm just trying to get by.
- Ben sadece geçinmeye çalışıyorum.
Can't you get by on your salary?
- Maaşınla geçinemiyor musun?
The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
- O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
Do you know what Tom does for a living?
- Tom'un geçinmek için ne yaptığını biliyor musun?
It's hard to get along with Tom.
- Tom'la iyi geçinmek zor.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
It's hard to get along with Tom.
- Tom'la iyi geçinmek zor.
Please try your best to get along with everybody else.
- Lütfen başka herkesle iyi geçinmek için elinden geleni yapmaya çalış.