Most people have to work for their livelihood.
- Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.
She's the breadwinner in this family.
- Bu ailenin geçimini sağlayan kişi o.
He brings home the bread and butter.
- Evinin geçimini sağlar.
How did you support yourself before you got this job?
- Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?
Sami and his neighbors raised money to support Layla.
- Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.
I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
- Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
Tom and Mary have trouble getting along.
- Tom ve Mary'nin geçim sorunu var.
The poor girl made a living by selling flowers.
- Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
He makes a living as a salesman.
- Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.