He guaranteed his slaves' freedom.
- O, kölelerinin özgürlüğünü garantiledi.
Equality is guaranteed by the Constitution.
- Eşitlik anayasa tarafından garantiye alınmıştır.
The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- Normal aşınma ve yıpranma garanti kapsamında değildir.
The warranty for my TV is expired.
- Televizyonumun garanti süresi bitti.
Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.
This car has a good warranty.
- Bu arabanın iyi bir garantisi var.
Freedom of thought is guaranteed by the constitution.
- Düşünce özgürlüğü anayasa tarafından garanti altına alınmıştır.
The manufacturer guaranteed the new machine for 5 years.
- Üretici yeni makineye 5 yıl garanti verdi.
There are no guarantees in life.
- Hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur.
The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
- Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.