The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
- Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.
A firewall guarantees your security on the internet.
- Güvenlik duvarı, internette güvenliğinizi garanti eder.
It's hard for me to guarantee your success.
- Başarını garanti etmem zor.
I'm not guaranteeing them success.
- Onlara başarıyı garanti etmiyorum.
Tom assured Mary that he could do that.
- Tom Mary'ye bunu yapabileceğini garanti etti.
Dan assured Linda that he wasn't going to hurt her.
- Dan ona zarar vermeyeceğini Linda'ya garanti etti.