Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Sonuç asla tatmin edici değildi.
- The result was by no means satisfactory.
Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
- Astronomy is by no means a new science.
Bu kesinlikle kolay okunmuyor.
- This is by no means easy reading.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.
Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
- Nick is by no means satisfied with the reward.
O politikacının söylediği hiç gerçek değil.
- What that politician said is not at all true.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
- Nick is by no means satisfied with the reward.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.