O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
- I remember that day clearly.
Seni açık bir biçimde duymadım. Bir daha söyler misin lütfen?
- I didn't hear you clearly. Would you please say it again?
Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
- Can you clearly define this word?
Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Onun benimle konuşmak istemediği besbelli.
- Evidently he does not want to speak to me.
Tom bu sabah erken saatlerde besbelli buradaydı.
- Tom evidently was here early this morning.
Bu açıkçası kötü bir örnek.
- It's an evidently bad example.
Akşamleyin bana mesaj atacağını söyledin ama açıkça yalan söyledin.
- You said you would text me in the evening, but you lied, evidently.
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
- Tom clearly has potential.
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
- I wasn't thinking clearly.
Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.
- Please speak more clearly.