O, onu bağladı ve onun ağzını tıkadı, sonra onu vahşice dövmeye başladı.
- She tied him up and gagged him, then she started to beat him savagely.
Haydutlar onun ağzına bir tıkaç koydu.
- The bandits put a gag in his mouth.
O, onu bağladı ve onun ağzını tıkadı, sonra onu vahşice dövmeye başladı.
- She tied him up and gagged him, then she started to beat him savagely.
Çocuk kaçıranlar Tom'un ağzını tıkadı ve onu dolaba kilitledi.
- The kidnappers gagged Tom and locked him up in the closet.
Haydutlar onun ağzına bir tıkaç koydu.
- The bandits put a gag in his mouth.
Whatever! I pretend to stick my finger in my mouth and make a choking sound of mock disgust at Beth's compliment. Like gag me with a spoon! I laugh.
1. Carrie had a face that could gag a maggot.
2. When Bruce farted it was enough to gag a maggot.