güzelleşme

listen to the pronunciation of güzelleşme
Türkisch - Englisch

Definition von güzelleşme im Türkisch Englisch wörterbuch

güzel
{s} good

Attendance should be good provided the weather is favorable. - Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.

It smelled really good. - Gerçekten güzel koktu.

güzel
{s} lovely

We had a lovely meal. - Biz güzel bir yemek yedik.

Meg has a lovely face. - Meg'in güzel bir yüzü var.

güzel
pleasant

It was hard for me to act pleasantly to others. - Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.

Today was a pleasant day. - Bugün güzel bir gündü.

güzel
{s} beautiful

I am more beautiful than you. - Ben senden daha güzelim.

She is very beautiful, and what is more, very wise. - O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.

güzel
pretty

I found at my elbow a pretty girl. - Yanı başımda güzel bir kız buldum.

My mother bought me a pretty dress this past Sunday. - Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.

güzel
nice

I wonder if it will be nice. - Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.

The style is nice, but do you have it in a different color? - Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?

güzel
{s} fine

She is studying fine art at school. - Okulda güzel sanatlar okuyor.

His speech contained many fine phrases. - Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

güzel
smart

It's the smart thing to do. - Bu yapılacak güzel bir şey.

I think it's the smart thing to do. - Sanırım o yapmak için güzel şey.

güzel
beauty

Japan is famous for her scenic beauty. - Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.

Words cannot express the beauty of the scene. - Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.

güzel
likely

It is likely to be fine tomorrow. - Yarın hava muhtemelen güzel olacak.

güzel
handsome

A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess. - Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.

The handsome prince fell in love with a very beautiful princess. - Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.

güzel
beautifully

The trick worked beautifully. - Hile çok güzel çalıştı.

She can sing and dance beautifully. - O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.

güzel
beautiful, good-looking, elegant; pretty, nice, lovely; good, fine; (hava) fine, pleasant, favourable; shapely; enjoyable; beautifully; well; nicely; beauty; beauty queen; Fine! Good! Well!
güzel
prettily
güzel
{s} well

She sang pretty well. - O oldukça güzel söyledi.

Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting. - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.

güzel
{s} nifty
güzel
comely
güzel
the beautiful

The beautiful French language is lost. - Güzel Fransızca lisanı kayboldu.

We stood looking at the beautiful scenery. - Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.

güzel
delight
güzel
nicely

Tom is dressed very nicely. - Tom çok güzel giyinmiş.

Tom was nicely dressed. - Tom güzel giyinmişti.

güzel
dilly
güzel
enjoyable
güzel
wellfavored
güzel
sightly
güzel
favourable
güzel
(Argo) bad

Time is a good physician, but a bad cosmetician. - Zaman iyi bir hekim ama kötü bir güzellik uzmanıdır.

One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day. - Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.

güzel
spiffy
güzel
{s} well favoured
güzel
{s} beauteous
güzelleşmek
refine
güzel
treacly
güzel
sheene
güzel
charming

Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind. - Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.

güzel
dreamy
güzel
elegant

The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant. - Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.

Fifth Avenue is an elegant street. - Beşinci sokak güzel bir sokaktır.

güzel
(Konuşma Dili) bully for you
güzel
winsome
güzel
gaiiant
güzel
sharp

The most beautiful flowers have the sharpest thorns. - En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.

güzel
self sufficiency
güzel
well-favored
güzel
agreeable
güzel
well-favoured
güzel
delicate
güzel
(Argo) def

The most beautiful victory is to defeat one's heart. - En güzel zafer, birinin kalbini kazanmaktır.

A pretty girl like you will definitely be noticed. - Senin gibi güzel bir kız kesinlikle fark edilir.

güzel
good-looker
güzel
delicious
güzel
grateful
güzel
good-looking

Mary is a good-looking woman. - Mary güzel bir kadın.

That girl is good-looking. - O kız güzel görünümlü.

güzel
rosy

She has beautiful rosy cheeks. - Onun güzel al yanakları var.

güzel
cherub
güzel
delightful
güzel
enviable
güzel
personable
güzel
gallant
güzel
glorious
güzel
bracing
güzel
shapely
güzel
graceful

Ice skating can be graceful and beautiful. - Buz pateni zarif ve güzel olabilir.

She is beautiful, and what is more, very graceful. - O güzel ve ayrıca çok zarif.

güzel
fair

After the rain, fair weather. - Yağmurdan sonra, güzel hava.

She was the fairest in the whole land. - O bütün ülkenin en güzeliydi.

güzel
grand

I have bought an adorable doll for my granddaughter. - Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.

I have three beautiful granddaughters. - Üç tane güzel kız torunum var.

güzel
princely
güzel
stunning

Mary is stunningly beautiful. - Mary şaşırtıcı bir şekilde güzel.

That dress looks stunning on you. - Şu elbise üstünde çok güzel görünür.

güzel
attractive

Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive. - Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.

She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful. - O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.

güzelleşmek
smarten
güzel
bully
güzel
dilly peach
güzel
prettier

You're definitely prettier than Mary. - Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.

She is getting prettier and prettier. - Gittikçe güzelleşiyor.

güzel
nice looking
güzel
beautifull
güzelleşmek
to become good or excellent
güzelleşmek
to become beautiful
güzel
good, excellent, fine
güzel
bonny
güzel
good looking

This woman is very good looking. - Bu kadın çok güzel görünüyor.

That lady is very good looking. - O hanım çok güzel gözüküyor.

güzel
belle

Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast. - Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.

güzel
beautifully, well
güzel
sweet

He whispered sweet nothings into her ear. - Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.

This flower smells sweet. - Bu çiçek güzel kokuyor.

güzel
plummy
güzel
swell
güzel
beauty queen
güzel
ducky
güzel
pulchritudinous
güzel
beautiful, pretty
güzel
sapid
güzel
appealing

It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting. - Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.

güzel
goluptious
güzel
goodly
güzel
junoesque
güzel
goodlooking
güzel
copesetic
güzel
favorable

Attendance should be good provided the weather is favorable. - Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.

güzel
{s} well favored
güzelleşmek
blossom out
güzelleşmek
bloom
güzelleşmek
flourish
güzelleşmek
wax beautiful
güzelleşmek
beautify
Türkisch - Türkisch
Güzelleşmek işi
Güzelleşmek işi: "Boğaz bahçelerinin güzelleşmesi için büyük çabalar göstermiştir."- S. Birsel
(Osmanlı Dönemi) ABB
güzel
Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde
güzel
Pek iyi, doğru
Güzel
(Osmanlı Dönemi) BEHİYE
güzel
Görgü kurallarına uygun olan
güzel
Güzellik kraliçesi
güzel
Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran
güzel
Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı
Güzel
cemile
Güzel
cıcık
Güzel
gökçe
Güzel
cemil
Güzel
(Osmanlı Dönemi) CEMİL
Güzel
(Osmanlı Dönemi) BÂHİR
Güzelleşmek
güzel olmak
güzel
Güzel kız veya kadın
güzel
Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran
güzel
İyi; hoş
güzel
Sakin, hoş (hava)
güzel
Sakin, hoş
güzel
Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki denge ile hoşa giderek hayranlık uyandıran
güzel
Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki denge ile hoşa giderek hayranlık uyandıran. İyi, hoş: "Güzel şey canım, milletvekili olmak!"- Ç. Altan
güzelleşmek
Güzel bir durum almak
güzelleşmek
Güzel bir durum almak: "Şişman, bacakları da eğri olmasa, eski Nadir Hanım'a bakarak çok güzelleşmiş denilebilir."- M. Ş. Esendal
güzelleşme
Favoriten