He's insecure and has really low self-esteem.
- O güvensiz ve gerçekten düşük benlik saygısı var.
If Tom hadn't been so insecure, he could probably have accepted Mary's love.
- Tom o kadar güvensiz olmasaydı, muhtemelen Mary'nin sevgisini kabul edebilirdi.
Strong winds can blow away unsecured items.
- Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
- Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
People lost faith in banks.
- İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
You can trust John. He will never let you down.
- John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
Tom became concerned about Mary's safety.
- Tom, Mary'nin güvenliği hakkında endişelendi.
Tom is concerned about Mary's safety.
- Tom Mary'nin güvenliği hakkında endişeli.
Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkçası güveni hak ediyor.
Her tears gave more credence to the story.
- Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
We have no trust in him.
- Bizim ona güvenimiz yok.
I have absolute trust in you.
- Benim sana tam güvenim var.
You shouldn't rely on other people's help.
- Diğer insanların yardımına güvenmemelisiniz.
You can certainly rely on him.
- Kesinlikle ona güvenebilirsiniz.
Tom says I'm too trusting.
- Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
You're running a big risk in trusting him.
- Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
You can count on him.
- Ona güvenebilirsiniz.
May I count on you to get me the job?
- Bana işi vermeniz için size güvenebilir miyim?
I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
He's a reliable man, you can reckon on him.
- O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.
Don't lean on your friends for help.
- Yardım için arkadaşlarınıza güvenmeyin.
You can rely upon his being punctual.
- Onun dakik olmasına güvenebilirsin.
He is a man you can rely upon.
- O, güvenebileceğin bir adamdır.
Mistrust is the mother of safety.
- Güvensizlik güvenliğin anasıdır.
It is more ignominious to mistrust our friends than to be deceived by them.
- Arkadaşlarımıza güvenmemek onlar tarafından aldatılmaktan daha aşağılayıcıdır.
His courage impressed me enough for me to trust him.
- Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
Because I admired his courage, I trusted him.
- Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
I've been given assurances.
- Bana güvenceler verildi.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
- Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.