his feet were planted surely on the ground.
Surely, you must be joking.
Have confidence. You can do it.
- Güvenin var. Onu yapabilirsin.
Don't lose confidence, Mike.
- Güvenini kaybetme, Mike.
Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
- Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
People lost faith in banks.
- İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
They tried to swim to safety.
- Onlar güvenle yüzmeye çalıştı.
Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkçası güveni hak ediyor.
Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
Her tears gave more credence to the story.
- Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
We have no trust in him.
- Bizim ona güvenimiz yok.
Americans have lost their trust in Toyota.
- Amerikalılar Toyota'ya olan güvenini kaybettiler.
You shouldn't rely on other people's help.
- Diğer insanların yardımına güvenmemelisiniz.
Does Tom still rely on his parents?
- Tom hâlâ ebeveynlerine güveniyor mu?
He's open and trusting.
- O açık ve güvenilirdir.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
Tom was the only one who trusted Mary.
- Tom Mary'ye güvenen tek kişiydi.
May I count on you to get me the job?
- Bana işi vermeniz için size güvenebilir miyim?
Don't worry. You can count on me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
He's a reliable man, you can reckon on him.
- O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.
Don't lean on your friends for help.
- Yardım için arkadaşlarınıza güvenmeyin.
He is a man you can rely upon.
- O, güvenebileceğin bir adamdır.
You can rely upon his being punctual.
- Onun dakik olmasına güvenebilirsin.
It is more ignominious to mistrust our friends than to be deceived by them.
- Arkadaşlarımıza güvenmemek onlar tarafından aldatılmaktan daha aşağılayıcıdır.
Mistrust is the mother of safety.
- Güvensizlik güvenliğin anasıdır.
His courage impressed me enough for me to trust him.
- Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
Because I admired his courage, I trusted him.
- Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
I've been given assurances.
- Bana güvenceler verildi.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
- Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.