günlerdir

listen to the pronunciation of günlerdir
Türkisch - Englisch
for days

He looked as if he had not eaten for days. - Günlerdir hiç yemek yememiş gibi görünüyordu.

I haven't seen Tom for days. - Tom'u günlerdir görmedim.

gün
day

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

gün
present

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

gün
today

Today is June 18th and it is Muiriel's birthday! - Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

The sunshine improved his color. - Güneş rengini artırdı.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Your opinion seems to be out of date. - Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

gün
sun

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

gün
bee

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

I regret having been idle in my school days. - Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.

Türkisch - Türkisch

Definition von günlerdir im Türkisch Türkisch wörterbuch

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz