gülmek!

listen to the pronunciation of gülmek!
Türkisch - Englisch
sneer!
laugh

I could not help laughing when I saw him. - Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I could not help laughing. - Ben kendimi gülmekten alamadım.

smile

When Tom smiled at Mary, she couldn't help but smile back. - Tom Mary'ye güldüğünde o geri gülmekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but smile. - Tom gülmekten kendini alamadı.

(deyim) laugh in one's face
have a smile
chortle
scoff
jeer
ridicule
to laugh

It is rude to laugh at others. - Diğerlerine gülmek kabalıktır.

It's important to laugh. - Bu, gülmek için önemlidir.

to smile on. Gülerim!/Güleyim bari! Oh really?/How interesting! (sarcastic way of showing disbelief)
smile on
to be happy, experience happiness
(küçümseme) sneer
to have a good time, have fun
to laugh, to chortle
laugh at

It is not good to laugh at others. - Başkalarına gülmek iyi değildir.

A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke. - Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.

to laugh at, make fun of
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) İFTİRAR
(Osmanlı Dönemi) DIBNE
Biriyle alay etmek
İnsan, hoşuna veya tuhafına giden olaylar, durumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmak: "O ne söylese sinirli sinirli ve tabii olmayan gülüşü ile gülüyordu."- H. E. Adıvar
Biriyle alay etmek: "Gülme komşuna, gelir başına."- Atasözü
Mutlu, sevinçli zaman geçirmek, eğlenmek, hoşça vakit geçirmek
Hoşuna veya tuhafına giden olaylar, durumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmak
Dikkati çekecek derecede hoş ve sıcak görünmek: "Annemin, yirmi gündür ağlayan yüzü, bu akşam ilk defa güldü."- Y. Z. Ortaç
Dikkati çekecek derecede hoş ve sıcak görünmek
gülmek!
Favoriten