The dog breathed with difficulty.
- Köpek güçlükle nefes aldı.
The old man escaped, but with difficulty.
- Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.
Tom could hardly walk.
- Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
He just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçmeyi başardı.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
Tom scarcely recognized Mary.
- Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
I scarcely believed my eyes.
- Ben gözlerime güçlükle inandım.
Anyone who creates hassle should leave.
- Güçlük yaratan biri terk etmeli.
We know it's a hassle.
- Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
- Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I always have trouble pronouncing that word.
- O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
Face adversity with courage.
- Güçlüklerle cesaretle yüzleş.