gözleyici

listen to the pronunciation of gözleyici
Türkisch - Englisch
observer
monitor
spotter
gözle
(Bilgisayar) watch

Mother asked the babysitter to watch the children. - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.

One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching. - Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

gözle
{f} observing

Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars. - Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.

The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers. - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.

gözle
{f} eye

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

This song is so moving that it brings tears to my eyes. - Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

gözle
{f} observed

He observed that it would probably rain. - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.

I observed that his hands were unsteady. - Ellerinin titrek olduğunu gözlemledim.

gözle
observe

Tom likes to observe birds. - Tom kuşları gözlemlemeyi sever.

This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter. - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Türkisch - Türkisch
Gözlemci, müşahit, rasıt
(Osmanlı Dönemi) RID'
rasıt
gözleyici
Favoriten