My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
It looks like it's going to rain.
- Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
My car looks shabby in comparison with his new one.
- Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
I'm looking forward to the return of spring.
- Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
I glanced at his letter.
- Onun mektubuna göz attım.
I glanced through the brochure.
- Broşüre hızla göz atmak.
Tom looked through the drawers.
- Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
Tom opened the glove compartment and took out a pair of sunglasses.
- Tom torpido gözünü açtı ve bir güneş gözlüğü çıkardı.
Tom searched the glove compartment for a map.
- Tom harita için torpido gözünü aradı.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
The man was lost sight of in the crowd.
- Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
We have lost sight of him.
- Biz onu gözden kaybettik.
Why do horses wear blinkers?
- Atlar neden at gözlükleri takarlar?
It's still impossible with the naked eye. With binoculars you might be able to glimpse it....
- Çıplak gözle hâlâ imkansız. Ona dürbünle bakabilirsin.
In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sis perdesinin arasından, kendi geleceğim gözüme ilişti.