She was watching the film with her eyes red in tears.
- O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
She was watching TV with tears in her eyes.
- Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
I'm observing wild birds.
- Ben yabani kuşları gözlemliyorum.
The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
- Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I noticed I was being observed.
- Gözlenmekte olduğumu fark ettim.
He observed that it would probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
The woman observes and the man thinks.
- Kadın gözlemler ve erkek düşünür.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
- Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.