Mother asked the babysitter to watch the children.
- Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
She was watching the film with her eyes red in tears.
- O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.
- Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.
The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
- Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
He observed many types of creatures there.
- Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
The boy observed the birds all day.
- Çocuk bütün gün kuşları gözlemledi.
He observed many types of creatures there.
- Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
Tom likes to observe birds.
- Tom kuşları gözlemlemeyi sever.