A wink was his only answer.
- Bir göz kırpma onun tek cevabıydı.
Tom expected Mary to wink at him, but she didn't.
- Tom, Mary'nin ona göz kırpmasını bekledi.
Whatever you do, don't blink.
- Ne yaparsan yap, göz kırpma.
Don't blink if you don't want to miss out.
- Eğer kaçırmak istemiyorsanız göz kırpmayın.
Tom gave Mary a wink.
- Tom Mary'ye göz kırptı.
Tom gave Mary a big wink.
- Tom Mary'ye göz kırptı.