I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
- Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
Will you show me on this map, please?
- Bana bu haritada gösterirmisiniz, lütfen?
Will you show me the picture?
- Bana resmi gösterir misin?
Tom pointed out Mary's mistakes.
- Tom Mary'ye hatalarını gösterdi.
Jim makes a point of jogging three miles every day.
- Jim günde üç mil koşmaya özen gösterir.
This chart illustrates the function of ozone layer.
- Bu tablo ozon tabakasının işlevini gösteriyor.
The chart illustrates how the body works.
- Tablo vücudun nasıl çalıştığını göstermektedir.
I want to show you a spectacular view.
- Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
I went in the direction my friend indicated.
- Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.
A closed fist can indicate stress.
- Kapalı bir yumruk stres gösterebilir.
This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil.
- Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.
The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
- Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.
Filiberto has not shown a very brave character.
- Filiberto çok cesur bir karakter göstermedi.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
I went in the direction my friend indicated.
- Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.
The red flag indicated the presence of danger.
- Kırmızı bayrak tehlikenin varlığını gösterdi.
There's a good movie screening today.
- Bugün iyi bir film gösterimi var.
Her health screening showed no negative results.
- Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.
She displayed her talents.
- O, yeteneklerini gösterdi.
Tom displayed the contents of his wallet.
- Tom cüzdanının içindekileri gösterdi.
If you see the lion baring its teeth, don't think that the lion is smiling at you.
- Aslanın dişlerini gösterdiğini görürsen, sana gülümsediğini sanma.
Thanks for showing me the way.
- Bana yolu gösterdiğiniz için teşekkürler.
Thanks for showing me how to do that.
- Nasıl yapacağımı bana gösterdiğin için teşekkürler.
Her health screening showed no negative results.
- Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.
There's a good movie screening today.
- Bugün iyi bir film gösterimi var.
He never made a display of his learning.
- O asla öğrendikleri ile ilgili bir gösteri yapmadı.
In the contest he fully displayed what ability he had.
- O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.
There is no sign indicating that this is a meeting room.
- Bunun bir toplantı odası olduğunu gösteren hiçbir işaret yok.
Dan began displaying symptoms of Alzheimer's.
- Dan, Alzheimer belirtileri göstermeye başladı.
Tom demonstrated how to core an apple.
- Tom elmanın göbeğini nasıl çıkaracağını gösterdi.
The new medicine demonstrated an immediate effect.
- Yeni ilaç, etkisini hemen gösterdi.
Do you have any tickets for today's performance?
- Bugünkü gösteri için hiç biletin var mı?
The performance was almost over.
- Gösteri neredeyse bitmişti.
These letters reveal her to be an honest lady.
- Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.