görkemli

listen to the pronunciation of görkemli
Türkisch - Englisch
magnificent

The country is unique, magnificent and gigantic! - Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!

gorgeous

What a gorgeous flower! - Ne görkemli bir çiçek!

This is a gorgeous town. - Bu görkemli bir şehir.

splendid

The new edifice of the theatre looks very splendid. - Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.

Those ruins were once a splendid palace. - O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.

sublime
pompous

Tom is pompous, isn't he? - Tom görkemli, değil mi?

gallant
brave
proud
Olympian
refulgent
big, grown up
palatial
fulgent
stately

He was a stately man. - O görkemli bir adamdı.

A government official's stately mansion was looted. - Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.

effulgent
bright

The garden is bright with flowers. - Bahçe çiçekleri ile görkemli.

brilliant

The army was involved in a number of brilliant actions during the battle. - Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.

You've done a brilliant job. - Sen görkemli bir iş yaptın.

sumptuous
majestic

Sami owned a majestic English manor. - Sami, görkemli bir İngiliz malikanesine sahipti.

My signature is meaningful, majestic and inimitable. - Benim imzam anlamlı, görkemli ve eşsizdir.

queenlike
grandiose

It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate. - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.

queenly
splendid, magnificent, brilliant, splendiferous, glorious, grand, august, imposing, majestic
splendid, magnificent, pompous
imperial
puffy
splendidly
pulling
magnific
spectacular
imposing
resplendent
princely
glorious
grand

It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate. - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.

plush
de luxe
glittering
grander
superb
august
rarefied
görkem
glory

Simplicity is the glory of expression. - Basitlik ifadenin görkemidir.

The glory of New York is its museums. - New York'un görkemi müzelerdir.

görkem
{i} splendor
görkemli, heybetli
grand, majestic
görkemli biçimde
queenly
görkem
array
görkem
{i} brilliancy
görkem
{i} pomp

Tom is pompous, isn't he? - Tom görkemli, değil mi?

görkem
gorgeousness
görkem
solemnity
görkem
free play
görkem
magnificence
görkem
grandeur
görkem
sumptuousness
görkem
flamboyancy
görkem
majesty
görkem
splendour
görkem
state

A government official's stately mansion was looted. - Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.

He was a stately man. - O görkemli bir adamdı.

görkem
radiance
görkem
splendor, magnificence, pomp
görkem
splendidness
görkem
stateliness
görkem
bravery
görkem
glory, magnificence, pomp, majesty, splendour, splendor debdebe, ihtişam, tantana, haşmet
görkem
brilliance
görkem
effulgence
görkem
pomposity
görkem
resplendence
görkem
splendour [Brit.]
görkem
brightness
görkem
magnificent

The country is unique, magnificent and gigantic! - Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!

müzikli ve görkemli ayin
High Mass
Türkisch - Türkisch
Göz alıcı ve gösterişli, haşmetli, muhteşem, anıtsal
İri yapılı, iyice serpilmiş
Büyüklüğü, görünüşü ve güzelliğiyle görenleri etkileyen, gösterişli, haşmetli, muhteşem, anıtsal: "Şirazlılar, Sadi ile Hafız'ın anısına görkemli birer anıtkabir yapmışlardı."- N. Cumalı. İri yapılı, iyice serpilmiş
gösterişli
haşmetli
ANITSAL
maestoso
görkem
Göz alıcı ve gösterişli olma durumu, gösteriş, debdebe, ihtişam, tantana, haşmet, şatafat
Görkem
şaşaa
Görkem
ihtişam
Görkem
haşmet
Görkem
gösteriş
görkem
Göz alıcı ve gösterişli olma, debdebe, ihtişam, tantana, haşmet, şatafat
görkem
Göz alıcı ve gösterişli olma durumu, debdebe, ihtişam, tantana, haşmet
görkemli
Favoriten