görevlendirmek

listen to the pronunciation of görevlendirmek
Türkisch - Englisch
charge
deploy
set on
entrust
post
elect
give work
place
to commission, to charge, to employ
instruct
draw out
commission
draft
station
to charge (someone) with a duty; to assign or entrust (a duty, a job) to; to charge (someone) with (a duty, a job)
draught
employ
{f} delegate
assign to
appoint
appointment
take into service
delegete
charge with
designate
task
görev
job

My job is dull and boring. - Benim görevim donuk ve sıkıcı.

Taking care of the baby is my job. - Bebeğin bakımı benim görevim.

görev
task

I must go through the task by tomorrow. - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.

He needed more time to complete the task. - Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

görev
duty

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

One must do one's duty. - İnsan görevini yapmalı.

görevlendirme
assignment
görev
assignment

I was out of town on an assignment. - Ben bir görev için kasaba dışındaydım.

The assignment was too much for me. - Görev benim için çok fazlaydı.

görev
work

Tom worked as a gas station attendant. - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

görev
mission

He was given an important mission. - Ona önemli bir görev verildi.

Tom and Mary accomplished their mission without any difficulty. - Tom ve Mary herhangi bir zorluk olmadan görevlerini tamamladı.

görevlendirme
{i} commission
görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

The politician was removed from office. - Politikacı görevden alındı.

He resigned from his office. - O görevinden istifa etti.

görev
competence
görev
employ

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

Linda was employed as a flight attendant. - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.

görev
obligation
görev
post

The president appointed each man to the post. - Genel müdür her bir adamı görevine atadı.

It will take her at least two years to be qualified for that post. - Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görevlendirme
(Politika, Siyaset) appointment
görev
(Dilbilim) tasks

Tom has a great talent for the assignment of tasks. - Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.

We don't have problems. We only have tasks. - Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.

görev
part

Tom has already done his part. - Tom zaten görevini yaptı.

I plan on doing my part. - Görevimi yapmayı planlıyorum.

görev
service

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

görev
commission

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

görev
onus
görev
position

I am sure you will take an active role in your new position. - Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.

A big title does not necessarily mean a high position. - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görevlendirme
delegation
görevlendirme
{i} commissioning
görev
appointment
garnizonda görevlendirmek
garrison
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Who put you in charge? - Seni kim görevlendirdi?

The boss put me in charge. - Patron beni görevlendirdi.

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
görevlendirme
entrusting
görevlendirme
(Hukuk) appointment, tasking
görevlendirme
employment
yeniden görevlendirmek
recommission
özel görevlendirmek
detach
Türkisch - Türkisch
Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek
memur etmek
vazifelendirmek
görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan
görevlendirme
Görevlendirmek işi
görevlendirmek
Favoriten