görevlendirilen

listen to the pronunciation of görevlendirilen
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) assigned to
görev
job

My job is dull and boring. - Benim görevim donuk ve sıkıcı.

Taking care of the baby is my job. - Bebeğin bakımı benim görevim.

görev
task

You must carry the task through to the end. - Sonuna kadar görevi taşımalısın.

I must go through the task by tomorrow. - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.

görev
duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

görev
assignment

The assignment was too much for me. - Görev benim için çok fazlaydı.

I have another assignment for you. - Senin için başka bir görevim var.

görev
work

She is at work right now. - O, şu anda görevdedir.

I work as a museum attendant. - Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.

görev
mission

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

He was given an important mission. - Ona önemli bir görev verildi.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

I was given the task of cleaning the office. - Bana ofisi temizleme görevi verildi.

He resigned from his office. - O görevinden istifa etti.

görev
competence
görev
employ

He is employed in a bank. - O, bir bankada görevlidir.

Linda was employed as a flight attendant. - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.

görev
obligation
görev
post

He resigned his post on account of illness. - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.

It will take her at least two years to be qualified for that post. - Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görev
(Dilbilim) tasks

Tom has a great talent for the assignment of tasks. - Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.

Did you do your tasks? - Sen görevlerini yaptın mı?

görev
part

I plan on doing my part. - Görevimi yapmayı planlıyorum.

I try to do my part to help the community. - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.

görev
service

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

görev
commission

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

görev
onus
görev
position

My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university. - Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Tom hasn't been officially charged. - Tom resmi olarak görevlendirilmedi.

Who put you in charge? - Seni kim görevlendirdi?

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
Türkisch - Türkisch

Definition von görevlendirilen im Türkisch Türkisch wörterbuch

görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan
görevlendirilen
Favoriten