It's your duty to finish the job.
 - İşi bitirmek sizin göreviniz.
What are his official job duties?
 - Onun resmî iş görevleri nelerdir?
I must go through the task by tomorrow.
 - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.
The trainee could hardly bear the burden of the task.
 - Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
 - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
 - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
Can I give you the assignment?
 - Sana görev verebilir miyim?
I was abroad on an assignment.
 - Ben bir görev için yurt dışındaydım.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
 - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
Tom worked as a gas station attendant.
 - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
Tom was in favor of aborting the mission.
 - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.
Tom and Mary accomplished their mission without any difficulty.
 - Tom ve Mary herhangi bir zorluk olmadan görevlerini tamamladı.
We can't function like this.
 - Böyle görev yapamayız.
He resigned from his office.
 - O görevinden istifa etti.
John Adams took office in 1797.
 - John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
While employed at the bank, he taught economics at college.
 - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
Linda was employed as a flight attendant.
 - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
He was advanced to a managerial post.
 - O, idari bir göreve yükseltildi.
He resigned his post on account of illness.
 - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
 - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
 - Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
Did you do your tasks?
 - Sen görevlerini yaptın mı?
I try to do my part to help the community.
 - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
I plan on doing my part.
 - Görevimi yapmayı planlıyorum.
I had my military service in Ankara.
 - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
Sami finished his two years of military service.
 - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
He has received a commission as a naval officer.
 - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
 - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
My elder brother got a position in a big business.
 - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
A big title does not necessarily mean a high position.
 - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
 - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
 - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Tom hasn't been officially charged.
 - Tom resmi olarak görevlendirilmedi.
Who put you in charge?
 - Seni kim görevlendirdi?