görebilen

listen to the pronunciation of görebilen
Türkisch - Englisch
sighted
Not blind
Simple past tense and past participle of sight
Sighted people have the ability to see. This word is usually used to contrast people who can see with people who are blind. Blind children tend to be more passive in this area of motor development than sighted children. see also clear-sighted, far-sighted, long-sighted, near-sighted, short-sighted blind. someone who is sighted can see, and is not blind
past of sight
{s} having vision, able to see; having vision of a certain type (i.e. nearsighted)
able to see
Having sight, or seeing, in a particular manner; used in composition; as, long- sighted, short-sighted, quick-sighted, sharp- sighted, and the like
görülemeyen şeyleri görebilen
clairvoyant
görülemeyen şeyleri görebilen kimse
clairvoyant
gör
saw

They saw a strange animal there. - Onlar orada garip bir hayvan gördü.

I saw my Twitter account suspended after a while. - Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door. - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.

gör
see

I'm happy to see you. - Seni gördüğüme mutluyum.

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

gör
{f} seen

I turned off the TV because I had seen the movie before. - Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.

Germs can only be seen with the aid of a microscope. - Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.

gör
{f} view

Their view of life may appear strange. - Onları hayat görüşü acayip görünebilir.

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

He fell in love with her at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

farkı görebilen
discriminating
iyi görebilen
clear sighted
karanlıkta görebilen
cat eyed
Deutsch - Türkisch

Definition von görebilen im Deutsch Türkisch wörterbuch

Gör
yumurcak, afacan (kiz)
Gör
(-e/) n l. kücük cocuk
Schwedisch - Türkisch

Definition von görebilen im Schwedisch Türkisch wörterbuch

Gör
hazırlayın
Gör
olun
Gör
yapın
Gör
yapık
gör
yapıyor
gör
kılan
görebilen
Favoriten