görülmedik

listen to the pronunciation of görülmedik
Türkisch - Englisch
unusual
More than usual
{a} uncommon, rare
Not usual; uncommon; rare; as, an unusual season; a person of unusual grace or erudition
not usual or common or ordinary; "a scene of unusual beauty"; "a man of unusual ability"; "cruel and unusual punishment"; "an unusual meteorite"
If something is unusual, it does not happen very often or you do not see it or hear it very often. They have replanted many areas with rare and unusual plants To be appreciated as a parent is quite unusual
being definitely out of the ordinary and unexpected; slightly odd or even a bit weird; "a strange exaltation that was indefinable"; "a strange fantastical mind"; "what a strange sense of humor she has"
not commonly encountered; "two-career families are no longer unusual" not usual or common or ordinary; "a scene of unusual beauty"; "a man of unusual ability"; "cruel and unusual punishment"; "an unusual meteorite
not commonly encountered; "two-career families are no longer unusual"
not usual or common or ordinary; "a scene of unusual beauty"; "a man of unusual ability"; "cruel and unusual punishment"; "an unusual meteorite
Unlike what is expected; differing in some way from the norm
{s} uncommon, irregular
If you describe someone as unusual, you think that they are interesting and different from other people. He was an unusual man with great business talents. different from what is usual or normal
gör
saw

I saw John at the library. - Kütüphanede John'u gördüm.

Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop. - Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

I'm looking forward to seeing you this April. - Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.

I remember seeing you all somewhere. - Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.

gör
see

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

gör
{f} seen

I had never seen a panda until I went to China. - Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.

I have not seen him lately. - Son zamanlarda onu görmedim

gör
{f} view

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

The sight of fresh lobster gave me an appetite. - Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

Deutsch - Türkisch

Definition von görülmedik im Deutsch Türkisch wörterbuch

Gör
yumurcak, afacan (kiz)
Gör
(-e/) n l. kücük cocuk
Schwedisch - Türkisch

Definition von görülmedik im Schwedisch Türkisch wörterbuch

Gör
hazırlayın
Gör
olun
Gör
yapın
Gör
yapık
gör
yapıyor
gör
kılan
görülmedik
Favoriten