I've been looking forward to meeting you, Tom.
- Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
That's the reason why I couldn't attend the meeting.
- Niçin görüşmeye katılamadığımın sebebi bu.
In addition, I have to interview a professor.
- Ayrıca, bir profesörle görüşmeliyim.
When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time.
- İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.
Fadil overheard both sides of the phone conversation.
- Fadıl her iki tarafın da telefon görüşmesine kulak misafiri oldu.
I'd just like to have a quick conversation with Tom before we leave.
- Ben sadece biz gitmeden önce Tom'la hızlı bir görüşme yapmak istiyorum.
The negotiation ended in failure.
- Görüşme başarısızlıkla sonuçlandı.
After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
- Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
Ceasefire talks began in July 1951.
- Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı.
The talks continued for two days.
- Görüşmeler iki gün boyunca devam etti.
Tom will lead the discussion.
- Tom görüşmeyi yönetecek.
The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
- Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.
The debate will happen tonight.
- Görüşme bu gece olacak.
When will the debate take place?
- Görüşme ne zaman gerçekleşecek?
Deliberations will continue Monday.
- Görüşmeler pazartesi günü devam edecek.
The deliberations took three day.
- Görüşmeler üç gün sürdü.
Problem, Tom'un müzakereye tamamen isteksiz olması.
- Sorun, Tom'un görüşmeye tamamen gönülsüz olması.