görüşme

listen to the pronunciation of görüşme
Türkisch - Englisch
meeting

That's the reason why I couldn't attend the meeting. - Niçin görüşmeye katılamadığımın sebebi bu.

You're acting like you know me; this is the first time we're meeting! - Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; bu bizim ilk görüşmemiz!

interview

In addition, I have to interview a professor. - Ayrıca, bir profesörle görüşmeliyim.

Tom had a job interview this morning. - Tom'un bu sabah bir iş görüşmesi vardı.

conversation

Fadil overheard both sides of the phone conversation. - Fadıl her iki tarafın da telefon görüşmesine kulak misafiri oldu.

I'd just like to have a quick conversation with Tom before we leave. - Ben sadece biz gitmeden önce Tom'la hızlı bir görüşme yapmak istiyorum.

discussion, negotiation, deliberation, exchange of views; consultation, conference
conference
talk

Ceasefire talks began in July 1951. - Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı.

There is an urgent need for peace talks. - Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.

hearing
(Hukuk) negotiation, interview, discussion, meeting, debate, talk
negotiation

The fate of the hostages depends on the result of the negotiation. - Tutsakların kaderi görüşmenin sonucuna göre değişir.

After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise. - Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

talk, conversation
debate

When will the debate take place? - Görüşme ne zaman gerçekleşecek?

The debate will happen tonight. - Görüşme bu gece olacak.

interview; debate, discussion, conference, intercourse, negotiation; meeting
concilium
rap
parley
bargaining
discussion

Your suggestion seems irrelevant to our discussion here. - Öneriniz bizim buradaki görüşmemizle alakasız gibi görünüyor.

Tom will lead the discussion. - Tom görüşmeyi yönetecek.

disputation
intercourse
discussing
deliberation

Deliberations will continue Monday. - Görüşmeler pazartesi günü devam edecek.

The deliberations took three day. - Görüşmeler üç gün sürdü.

palaver
görüşme yapmak
meet
görüşmek
{f} negotiate

Tom doesn't want to negotiate. - Tom görüşmek istemiyor.

The next step was to negotiate terms of a peace treaty. - Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.

görüşmek
interview

I'd like to interview him. - Onunla görüşmek istiyorum.

I'd like to interview Tom. - Tom'la görüşmek istiyorum.

görüşmek
discuss

If you want to discuss the situation, please let us know. - Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.

It's necessary to discuss the problem without delay. - Gecikmeden sorunu görüşmek gereklidir.

görüşmek
meet

It's Tom I want to meet. - Görüşmek istediğim Tom'dur.

Tom almost didn't get to meet Mary. - Tom neredeyse Mary ile görüşmek için buluşmadı.

görüşme teklifi
overtures
görüşme yapmak
treat with
görüşme imkanı (biriyle)
access to
görüşme odası
visiting room
görüşme ortamı
(Hukuk) negotiation environment
görüşme yapmak
have an interview
görüşme yapmak
have a talk
görüşme yapmak
lobby
görüşme yapılan kimse
interviewee
görüşme yoluyla barış; ana trafik kanalı
(Askeri) peace through confrontation; primary traffic channel
görüşmek
keep in touch
görüşmek
{f} reason
resmi görüşme
audience
görüşme yapmak
interview
bireysel görüşme
individual interview
görüşmek
deliberate
görüşmek
have an interview
görüşmek
confer on
görüşmek
debate
görüşmek
confer with
görüşmek
(Dilbilim) come in contact with
seyirciler resmi görüşme
audience
görüşmek
consult with
görüşmek
moot
görüşmek
meet with

Someone named Henry said he wants to meet with you. - Henry adlı biri seninle görüşmek istediğini söyledi.

I don't wish to meet with him again. - Onunla tekrar görüşmek istemiyorum.

görüşmek
get on to sb
görüşmek
talk over
görüşmek
reach
görüşmek
have a talk with
görüşmek
negociate
görüşmeler
negotiations

How are the negotiations going? - Görüşmeler nasıl gidiyor?

We continued negotiations with the company. - Şirket ile görüşmelere devam ettik.

görüşmeler
interviews

You have to be up-front and candid at interviews. - Görüşmelerde dürüst ve samimi olmak zorundasın.

ön görüşme
intake, screening
araştırıcı görüşme
(Hukuk) explanatory consultation
başbaşa görüşme
tete a tete
görüşmek
argue
görüşmek
to visit each other, see each other
görüşmek
parley
görüşmek
get into touch
görüşmek
to talk (with), chat (with), converse (with); to meet (someone) for a chat
görüşmek
to have an interview with
görüşmek
to discuss, talk over, have a conversation about
görüşmek
see

I want to see your mother. - Annenle görüşmek istiyorum.

Hope to see you again next year. - Gelecek yıl tekrar görüşmek ümidiyle.

görüşmek
(Hukuk) to debate
görüşmek
talk

We want to talk to you. - Biz seninle görüşmek istiyoruz.

görüşmek
to see each other; to have an interview; to see, to contact; to talk sth over (with sb), to discuss, to negotiate, to debate, to consult (with sb)
görüşmek
consult
görüşmek
confer
görüşmek
contact
görüşmek
powwow
görüşmek
canvass
görüşmek
to visit, see
görüşmek
approach
gündem dışı görüşme
debate on request
ikili görüşme
bilateral discussion
konferans görüşme
conference calling
psikolojik görüşme
(Tıp) psychological interview
resmi görüşme
official relation
resmi görüşme
official call
toplu görüşme
panel
toplu görüşme
collective barganing
toplu görüşme
(Ticaret) collective voice
toplu görüşme
collective bargaining
yerlilerle görüşme
palaver
yüz yüze görüşme
tete a tete
ödemeli görüşme
reverse charge call
şehir içi görüşme
local call
Türkisch - Türkisch
Görüşmek işi, mülakat, müzakere
(Hukuk) MÜZAKERE

Problem, Tom'un müzakereye tamamen isteksiz olması. - Sorun, Tom'un görüşmeye tamamen gönülsüz olması.

görüşme yapmak
Tartışmak, müzakere etmek
genel görüşme
Kurum ve kuruluşlarda bir durumu görüşmek ve gerçeği meydana çıkarmak amacıyla yapılan geniş katılımlı toplantı
genel görüşme
Toplumla veya devletin faaliyetleriyle ilgili konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda görüşülmesi
görüşmek
Bir iş, bir konu üzerinde karşılıklı düşünceleri ileri sürmek, müzakere etmek
görüşmek
Dostluk, ahbaplık etmek
görüşmek
Buluşup konuşmak, konuşup sohbet etmek
toplu görüşme
Açık oturum, panel
görüşme
Favoriten