I'll come and see you later.
- Daha sonra gelirim ve görüşürüz.
Agreed, see you later.
- Anlaştık, sonra görüşürüz.
See you on the weekend.
- Hafta sonunda görüşürüz.
See you again tomorrow.
- Yarın tekrar görüşürüz.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
There was a subtle difference between their views.
- Onların görüşleri arasında ince bir fark vardı.
Please keep your cynical remarks to yourself.
- Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
Don't take his remarks too literally.
- Onun görüşlerini harfiyen almayın.
My opinion is similar to yours.
- Benim görüşüm seninkine benzer.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
He had a notion that she was very angry with him.
- Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
It is hard to live up to your convictions.
- Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
There seems to be a difference in outlook between us.
- Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.
I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
I have normal eyesight.
- Ben normal görüşe sahibim.
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
I'll see you after practice.
- Uygulamadan sonra görüşürüz.
See you at band practice.
- Bando uygulamasında görüşürüz.
Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk.
- Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.
An option is now under consideration.
- Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
Your opinion sounds like a good idea.
- Senin görüşün, iyi bir düşünce gibi geliyor.
His ideas are quite different from mine.
- Görüşleri benimkinden çok farklı.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
If you have some troubles, I recommend you confer with him.
- Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
I must confer with my colleagues on the matter.
- Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
I thought we came here to discuss a new deal.
- Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.
I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
- Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
She is open to people who have a different point of view.
- O, farklı görüşten insanlara açık.
I fully agree with your point of view.
- Görüşüne tamamen katılıyorum.
Your argument is not based in fact.
- Görüşün gerçeğe dayalı değil.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
- Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
- Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
In their case, it was love at first sight.
- Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.
The judge told the jury not to discuss the case.
- Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
I have normal eyesight.
- Ben normal görüşe sahibim.
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
He is a genius in his own opinion.
- Kendi görüşüne göre o bir deha.
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
- Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
Due to limited visibility navigation may be difficult.
- Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.
The president stated his position on the issue.
- Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
Only your narrow-minded ideas are interesting.
- Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
I'd be interested to know what Tom's opinion is.
- Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
I'm afraid my visual field has narrowed.
- Maalesef görüş alanım daraldı.
I'll check your vision.
- Görüşünü kontrol edeceğim.
I adjusted the telescope to my vision.
- Görüşüme göre teleskobu ayarladım.
In addition, I have to interview a professor.
- Ayrıca, bir profesörle görüşmeliyim.
I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
Tom and Mary were discussing their problems with John.
- Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.
The committee is discussing social welfare.
- Kurul sosyal yardımı görüşüyor.