an accessible town or mountain.
Minds accessible to reason. - Thomas Babington Macaulay.
Take a liberal view of young people.
- Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
Their view of life may appear strange.
- Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
Please keep your cynical remarks to yourself.
- Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
Don't take his remarks too literally.
- Onun görüşlerini harfiyen almayın.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
In that respect, my opinion differs from yours.
- O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.
He had a notion that she was very angry with him.
- Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
It is hard to live up to your convictions.
- Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
There seems to be a difference in outlook between us.
- Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.
I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
- Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
My eyesight is getting worse.
- Benim görüşüm kötüleşiyor.
I'll see you after practice.
- Uygulamadan sonra görüşürüz.
See you at band practice.
- Bando uygulamasında görüşürüz.
Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk.
- Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.
An option is now under consideration.
- Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
Your opinion sounds like a good idea.
- Senin görüşün, iyi bir düşünce gibi geliyor.
This idea is controversial.
- Bu görüş ihtilaflıdır.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
If you have some troubles, I recommend you confer with him.
- Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
I must confer with my colleagues on the matter.
- Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
Tom told me that he thought he was losing his sight.
- Tom görüşünü kaybettiğini düşündüğünü söyledi.
I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
- Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
She is open to people who have a different point of view.
- O, farklı görüşten insanlara açık.
I fully agree with your point of view.
- Görüşüne tamamen katılıyorum.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
Your argument is not based in fact.
- Görüşün gerçeğe dayalı değil.
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
- Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
- Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.
Sami wanted to discuss a case with Layla.
- Sami, Leyla ile bir dava hakkında görüşmek istedi.
In their case, it was love at first sight.
- Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.
My eyesight is beginning to fail.
- Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
He is a genius in his own opinion.
- Kendi görüşüne göre o bir deha.
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
- Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
Due to limited visibility navigation may be difficult.
- Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.
The president stated his position on the issue.
- Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
I find her opinions odd but interesting.
- Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
Only your narrow-minded ideas are interesting.
- Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
I'm afraid my visual field has narrowed.
- Maalesef görüş alanım daraldı.
I adjusted the telescope to my vision.
- Görüşüme göre teleskobu ayarladım.
My sister has perfect vision.
- Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.
When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time.
- İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.
Tom had a job interview this morning.
- Tom'un bu sabah bir iş görüşmesi vardı.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
Tom and Mary were discussing their problems with John.
- Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.
The committee is discussing social welfare.
- Kurul sosyal yardımı görüşüyor.