görüşü

listen to the pronunciation of görüşü
Türkisch - Englisch
interview

Many topics were discussed during the interview, but some of them were censured. - Görüşme boyunca birçok konu görüşüldü ama bazıları kınandı.

Tom is interviewing Mary. - Tom Mary ile görüşüyor.

A police interrogation of a suspect or party in an investigation
To obtain an interview with someone; and to have an interview

The witness was interviewed.

Any face-to-face meeting, especially of an official nature
A formal meeting, in person, for the assessment of a candidate or applicant

It was a dreadful interview; I have no hope of getting the job.

An interview is a conversation in which a journalist puts questions to someone such as a famous person or politician. Allan gave an interview to the Chicago Tribune newspaper last month
If you are interviewed for a particular job or course of study, someone asks you questions about yourself to find out if you suitable for it. When Wardell was interviewed, he was impressive, and on that basis, he was hired
By using cunning cross-references in his questions the interviewer can tell whether the person that he is talking with is telling the truth, lying, or even evading the truth The skill is competitive with dissemble By attempting an astounding task (-8 to skill roll) the interviewer may phrase questions so subtly that the interviewed subject doesn't realise that they are being tested; the questions are slipped into the conversation without being noticed It is a Perception skill
A face-to-face or telephone questioning of a respondent to obtain desired information (p 45)
A stage at which reviewed candidates can be interviewed and you can review and act on feedback
A personal meeting with the exchange of information conducted, with the purpose of communicating the specific position description and candidate qualifications
A Registrar's intervention conducted by Ministry staff where a carrier is invited to attend and discuss their non-compliance and that may include the development of an action plan for improvement
To have an interview with; to question or converse with, especially for the purpose of obtaining information for publication
{i} meeting at which a person is evaluated through questioning (as for a job); meeting at which information is gathered by a reporter, press conference
When the police interview someone, they ask them questions about a crime that has been committed. The police interviewed the driver, but had no evidence to go on. = question. S2 to ask someone questions during an interview interview sb for sth
go for an interview in the hope of being hired; "The job candidate interviewed everywhere"
a formal or informal meeting of a Client with a Candidate, which may or may not take place in the presence of a Consultant
a conference (usually with someone important); "he had a consultation with the judge"; "he requested an audience with the king"
an interview with you and a representative from college You will be able to demonstrate qualities that don't show up on your application and to find out more about the college
A mutual sight or view; a meeting face to face; usually, a formal or official meeting for consultation; a conference; as, the secretary had an interview with the President
The questioning of an individual for the purpose of obtaining information related to the investigation
görüş
view

There was a subtle difference between their views. - Onların görüşleri arasında ince bir fark vardı.

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

görüş
remark

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

görüş
(Hukuk) opinion

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

The staff exchanged frank opinions in the meeting. - Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.

görüşü engelleyen şey
blinder
görüşü olmayan
undiscriminating
görüş
{i} notion

He had a notion that she was very angry with him. - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.

görüş
sight

I fell in love with her on first sight. - Ben ilk görüşte ona âşık oldum.

The man fell in love at first sight. - Adam ilk görüşte âşık oldu.

görüş
concept

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
aspect
görüş
conviction

It is hard to live up to your convictions. - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

görüş
sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
görüş
ism
görüş
{i} outlook

There seems to be a difference in outlook between us. - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.

görüş
tenet
görüş
{i} feeling
desteklemek (görüşü/fikri)
sympathize with
gece görüşü
(Pisikoloji, Ruhbilim) night vision
görüş
submission
görüş
outlook on
görüş
dictum
görüş
thinking

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

görüş
eyesight

My eyesight is getting worse. - Benim görüşüm kötüleşiyor.

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

görüş
(Ticaret) opininon
görüş
practice

I'll see you after practice. - Uygulamadan sonra görüşürüz.

See you at band practice. - Bando uygulamasında görüşürüz.

görüş
counsel
görüş
prospect
görüş
stance

Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk. - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.

görüş
(Politika, Siyaset) perspective
görüş
estimate
görüş
(Ticaret) consideration

An option is now under consideration. - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.

görüş
(Bilgisayar) feedback
hayat görüşü
world-view
görüş
judgment
görüş
idea

Your opinion sounds like a good idea. - Senin görüşün, iyi bir düşünce gibi geliyor.

His ideas are quite different from mine. - Görüşleri benimkinden çok farklı.

görüş
conception

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
confer with

If you have some troubles, I recommend you confer with him. - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.

I must confer with my colleagues on the matter. - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.

görüş
thought

I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again. - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.

Tom told me that he thought he was losing his sight. - Tom görüşünü kaybettiğini düşündüğünü söyledi.

görüş
slant
görüş
point of view

She is open to people who have a different point of view. - O, farklı görüşten insanlara açık.

I fully agree with your point of view. - Görüşüne tamamen katılıyorum.

görüş
confer on
görüş
observation
görüş
contention
görüş
{i} viewing
görüş
attitude
görüş
assess
görüş
standpoint
görüş
discernment
görüş
{i} argument

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

A new argument was presented. - Yeni bir görüş sunuldu.

görüş
horizon

Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight. - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

görüş
opinion of
görüş
{i} case

Sami wanted to discuss a case with Layla. - Sami, Leyla ile bir dava hakkında görüşmek istedi.

The judge told the jury not to discuss the case. - Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.

yaralama, bir görüşü çürütme
injury, a rebuttal opinion
bütün varlıkların tanrı olduğu görüşü
pantheism
dünya görüşü
conception of the world
dünya görüşü
philosophy of life
dünya görüşü
philosophy
dünya görüşü
world-view
dünya görüşü
one's general philosophy of life
görüş
optical
görüş
seeing, sight
görüş
estimation
görüş
eye

I don't see eye to eye with my father. - Babamla aynı görüşü paylaşmıyorum.

My eyesight is getting worse. - Benim görüşüm kötüleşiyor.

görüş
sentiments
görüş
faculty of sight, vision
görüş
genius

He is a genius in his own opinion. - Kendi görüşüne göre o bir deha.

görüş
visibility

Visibility was severely restricted in the heavy fog. - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

Due to limited visibility navigation may be difficult. - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

görüş
opinion, view
görüş
visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
görüş
position

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

görüş
interest

I'd be interested to know what Tom's opinion is. - Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.

I find her opinions odd but interesting. - Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.

görüş
optic
görüş
visual

I'm afraid my visual field has narrowed. - Maalesef görüş alanım daraldı.

görüş
vision , sight
görüş
vision

My sister has perfect vision. - Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.

I'll check your vision. - Görüşünü kontrol edeceğim.

görüş
apprehension
görüş
{f} interview

Tom had a job interview this morning. - Tom'un bu sabah bir iş görüşmesi vardı.

I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon. - Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.

görüş
viewpoint

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

görüş
discussing

Tom and Mary are discussing the situation. - Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.

Tom and Mary were discussing their problems with John. - Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.

harekat sahasında müşterek toplam malzeme görüşü
(Askeri) joint total asset visibility-in theater
müşterek personel malzeme görüşü
(Askeri) joint personnel asset visibility
müşterek toplam malzeme görüşü
(Askeri) joint total asset visibility
pick görüşü
(Tıp) pick vision
uluslar arası asgari ölçüler görüşü
(Hukuk) International minimum standards doctrine
uygunluk görüşü
(Hukuk) assent
uzman görüşü
(Kanun) learned opinion
yetkili görüşü
authority opinion
yurttaşlara eşit davranış görüşü
(Hukuk) national treatment doctrine
görüşü
Favoriten