Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
- Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
We had a rest in the shade.
- Biz gölgede biraz dinlendik.
Tom thinks he's being shadowed by a private detective.
- Tom özel bir dedektif tarafından gölge gibi izlendiğini düşünüyor.
After her sickness, she's only a shadow of her former self.
- O, hastalığından sonra, eski halinin sadece bir gölgesidir.
The light that casts away the darkness also creates shadows.
- Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.
A dark shadow passed behind Tom.
- Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.
I try not to let my emotions cloud my judgment.
- Duygularımın kararımı gölgelemesine izin vermemeye çalışıyorum.