Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.
- Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.
Africa is a continent of migration.
- Afrika bir göç kıtasıdır.
America is a continent of immigration.
- Amerika göç alan bir kıtadır.
We have to introduce ourselves to the immigration office.
- Kendimizi göçmenlik ofisine tanıtmak zorundayız.
Portugal is a country of emigration.
- Portekiz göç veren bir ülkedir.
Many migratory birds come to this pond every year in winter.
- Her yıl kış aylarında birçok göçmen kuş bu gölete gelir.
The swift is a small migratory bird of the family Apodidae.
- Ebabil Apodidae ailesinin küçük bir göçmen kuşudur.
It's not easy to prevent white flight from cities.
- Şehirlerden beyaz göçü önlemek kolay değildir.
Tom emigrated to Australia when he was thirty.
- Tom otuz yaşındayken Avustralya'ya göç etti.
Tom emigrated to Australia in 2013.
- Tom 2013 yılında Avustralya'ya göç etti.
The rural exodus depopulated entire villages in this region of Germany.
- Kırsal göçü Almanya'nın bu bölgesindeki bütün köylerin nüfusunu azalttı.
These birds migrate to North Africa in the winter.
- Bu kuşlar kışın Kuzey Afrika'ya göç ederler.
I wonder why birds migrate.
- Kuşların neden göç ettiğini merak ediyorum.
I was born and raised in Lojbanistan, so my native language has been Lojban, but I immigrated with my family to Blueberryland, so my adopted language has been Interlingua.
- Ben Lojbanistan'da doğup büyüdüm bu nedenle benim ana dilim Lojban oldu ama ben ailemle birlikte Blueberryland'e göç ettim, bu yüzden benim benimsediğim dil İnterlingua oldu.
Tom immigrated to Australia when he was thirty.
- Tom otuz yaşındayken Avustralya'ya göç etti.