göçüm

listen to the pronunciation of göçüm
Türkisch - Englisch
biol. taxis
taxis taksi
taxis
göç
migration

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

Africa is a continent of migration. - Afrika bir göç kıtasıdır.

göç
{i} immigration

We have to introduce ourselves to the immigration office. - Kendimizi göçmenlik ofisine tanıtmak zorundayız.

They demanded an end to the flood of immigration. - Onlar göçmen seli için bir son talep ettiler.

göç
{i} emigration

Portugal is a country of emigration. - Portekiz göç veren bir ülkedir.

göç
migratory

Many migratory birds come to this pond every year in winter. - Her yıl kış aylarında birçok göçmen kuş bu gölete gelir.

In autumn the migratory birds fly south. - Sonbaharda göçmen kuşları güneye uçar.

göç
flight

It's not easy to prevent white flight from cities. - Şehirlerden beyaz göçü önlemek kolay değildir.

göç
seasonal migration (of animals)
göç
emigrate

His family emigrated from their mother country to Brazil forty years ago. - Ailesi kırk yıl önce anavatanından Brezilya'ya göç etti.

I plan to emigrate to Australia. - Avustralya'ya göç etmeyi planlıyorum.

göç
Exodus

The rural exodus depopulated entire villages in this region of Germany. - Kırsal göçü Almanya'nın bu bölgesindeki bütün köylerin nüfusunu azalttı.

göç
migrate

The swans migrate from here to Florida. - Kuğular buradan Florida'ya göç ederler.

I wonder why birds migrate. - Kuşların neden göç ettiğini merak ediyorum.

göç
collapse
göç
transmigration
göç
settlement
göç
transhumance
göç
household goods being moved
göç
moving (from one dwelling place to another), migration
göç
(zorlu) trek
göç
ımmıgratıon
göç
migrated to
göç
{i} drift
göç
{i} expatriation
göç
immigrated

Tom's parents immigrated from Australia. - Tom'un anne ve babası Avustralya'dan göç ettiler.

I was born and raised in Lojbanistan, so my native language has been Lojban, but I immigrated with my family to Blueberryland, so my adopted language has been Interlingua. - Ben Lojbanistan'da doğup büyüdüm bu nedenle benim ana dilim Lojban oldu ama ben ailemle birlikte Blueberryland'e göç ettim, bu yüzden benim benimsediğim dil İnterlingua oldu.

göç
mıgratıon
göç
migration; emigration; immigration
göç
(Hukuk) migration, immigration
göç
migration, emigration, immigration
yere göçüm
(Biyoloji) geotactism
Türkisch - Türkisch
Bazı kimyasal maddelerin veya ışık, ısı, elektrik gibi güçlerin etkisiyle protoplazmanın yanaşma veya uzaklaşma biçiminde olan yer değiştirmesi, taksi
taksi
Göç
hicret
Göç
huruç
Göç
barhana
göç
Taşınma, nakil
göç
Göç sırasında taşınan ev eşyaları
göç
Evden eve taşınma, nakil: "Her sene, zamanı gelince İstanbul'un mahallelerinde Boğaz'ın köylerine göçler başlardı."- A. Ş. Hisar
göç
Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri
göç
Ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, muhaceret: "Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi."- S. Ayverdi
ışık göçüm
Bitkilerde protoplazmanın ışığa gösterdiği tepki
ışığa göçüm
Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime, fototaktizm, fototaksi
göçüm
Favoriten