Oğlum komik hikayelerin anlatıcısı olmak için çalıştı.
- My son tried to become a teller of funny stories.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
Yaşam eğlenceli bir şey.
- Life's a funny thing.
Biz televizyonda eğlenceli bir program izledik.
- We saw a funny program on TV.
Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
- Tom had a funny look on his face.
O adamla ilgili tuhaf bir duyguya sahibim.
- I've got a funny feeling about that guy.
Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?
- Don't you think that's funny?
Arabanın motorundan gelen garip bir koku var.
- There's a funny smell coming from the engine of the car.
Gone were the human funninesses and kindnesses of the London gutter child.
The milk smelt funny so I poured it away.