full of truth; veracious; reliable

listen to the pronunciation of full of truth; veracious; reliable
Englisch - Türkisch

Definition von full of truth; veracious; reliable im Englisch Türkisch wörterbuch

truthful
doğrusu
truthful
doğrusözlü
truthful
dürüst

Çocuklarını dürüst yetiştirdi. - She brought up her children to be truthful.

Ben dürüst olmalıydım. - I should've been truthful.

truthful
kesin
truthful
gerçeklik
truthful
{s} doğru

Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme. - Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.

Bütün sorularımı doğru olarak cevaplamak niyetinde misin? - Do you intend to answer all my questions truthfully?

truthful
{s} doğrucu

Doğrucu olmaya çalışıyordum. - I was trying to be truthful.

Sami doğrucu bir insan değildi. - Sami wasn't a truthful person.

truthful
{s} gerçek

Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum. - I don't think he is truthful.

Gerçekçi olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez. - To be truthful, this matter doesn't concern her at all.

truthful
{s} doğru sözlü

Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme. - Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.

Tom doğru sözlü olmalı. - Tom has to be truthful.

truthful
{s} samimi
truthful
hakikaten
truthful
doğru/doğrucu
truthful
{s} gerçeğe uygun

Tom gerçeğe uygun davranıyor, değil mi? - Tom is being truthful, isn't he?

truthful
truthfullydoğru olarak
truthful
gerçekten

Gerçekten cevap vereceksin, değil mi? - You will answer truthfully, won't you?

truthful
truthfulnessdoğruluk
truthful
{s} içten
Englisch - Englisch
truthful
full of truth; veracious; reliable
Favoriten