Görüntüden korkmuştu.
- He was frightened by the sight.
Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom is probably frightened.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- The thunder frightened the students.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.