Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom is probably frightened.
Alice sert annesinden korkmuştu.
- Alice was frightened of her strict mother.
Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
- When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.