Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- The thunder frightened the students.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Alice sert annesinden korkmuştu.
- Alice was frightened of her strict mother.
Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom is probably frightened.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to frighten you.
Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- The thunder frightened the students.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
... comet which sailed over the battlefield of Hastings. It frightened the troops of King ...