O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.
- When she was a student, she used to go to the disco often.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Onu şarkı söylerken görüyorum ama bu sıkça değil.
- I see him singing, but this isn't often.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.