Açıkçası, bir hata yaptın.
- Frankly speaking, you made a mistake.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
Açıkçası, ben onu sevmiyorum.
- Frankly, I don't like him.
Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.
- Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
Ben görüşlerini dürüstçe ifade eden insanlara hayranım.
- I admire people who express their opinions frankly.
Dürüstçe konuşulursa, o güvenilmez bir adamdır.
- Frankly speaking, he is an unreliable man.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Doğrusu, canım, vız gelir tırıs gider.
- Frankly, my dear, I don't give a damn.
Frankly, my dear, I don't give a damn.
... I think it's not just an economic issue. I think it's a moral issue. I think it's, frankly, ...
... That's frankly been the reason for television's survival and ...