Açıkçası, siz elinizden gelen gayreti göstermediniz.
- Frankly speaking, you haven't tried your best.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
Açıkçası, onun konuşmaları her zaman sıkıcı.
- Frankly speaking, his speeches are always dull.
Açıkçası, siz elinizden gelen gayreti göstermediniz.
- Frankly speaking, you haven't tried your best.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Dürüstçe konuşulursa, o güvenilmez bir adamdır.
- Frankly speaking, he is an unreliable man.
Ben görüşlerini dürüstçe ifade eden insanlara hayranım.
- I admire people who express their opinions frankly.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Doğrusu, canım, vız gelir tırıs gider.
- Frankly, my dear, I don't give a damn.
Samimi görüşünüzü duymama izin verin.
- Let me hear your frank opinion.
Lütfen benimle samimi ol.
- Please be frank with me.
Açıkçası, siz elinizden gelen gayreti göstermediniz.
- Frankly speaking, you haven't tried your best.
Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.
- Frankly speaking, I don't like her.
Dürüst olmak gerekirse, ondan nefret ediyorum.
- Frankly speaking, I hate him.
Dürüst olmak gerekirse, bu komplo teorisi bana çok saçma geliyor.
- To be frank, I think this 'conspiracy theory' is nonsense.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
Son zamanlarda o öğrenci sınıf disiplinini bozuyor. Doğruyu söylemek gerekirse bu benim canımı sıkmaya başladı.
- Lately that student has been disruptive in class. Honestly it's beginning to worry me.
Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
- Honestly, this is not a really well-paying job.
Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
- I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
Dürüstçe hatırlayamıyorum.
- I honestly can't remember.
Dürüstçe yanıtlamalısın.
- You must answer honestly.
Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.
- I honestly didn't know that Tom didn't know any French.
Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
- Honestly, I really like you.
Dürüst olarak, onun ben olmadığını söyleyebilirim.
- I can honestly say it wasn't me.
Ben buna dürüst olarak inanıyorum.
- I honestly believe this.
Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
- Honestly, I really like you.
Doğrusu, her gün oraya arabayla gitmenin taşınmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum.
- Honestly, I would think driving there daily is better than moving.
Tom'un gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun?
- Do you honestly believe Tom is telling the truth?
Frankly, my dear, I don't give a damn.
He spoke frankly about the economy.
Honestly, I didn't believe a word she said.
Simply, he just fired you.
Truthfully, I didn't suspect a thing.
Buy a package of franks for the barbecue.
May I be frank with you?.
... Because frankly, in my home town of Chicago, there's an awful lot of violence and they're ...
... you have heard from the President at the State of the Union and what you've heard, frankly, ...