Kaliforniya'da birçok evin ahşap çerçeveleri var.
- In California, most houses have frames of wood.
Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
- They painted the window frames yellow.
Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
- The building will be made of concrete on a steel framework.
Makinenin iskeleti sert olmalı.
- The frame of the machine should be rigid.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
Bütün iskelet demirden yapıldı.
- The whole framework was made of iron.
Ben resim için bir deri çerçeve satın aldım.
- I bought a leather frame for the picture.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.
- The door frame is warped and the door won't close properly.
O kapı kasasının altında durdu.
- He stood under the door frame.
O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
- He reviewed the footage frame by frame.
Ben program yaparken uygulama çatıları kullanmayı seviyorum, çünkü tekrarlamalı işlerde bana zaman kazandırırlar.
- I like to use frameworks when I program because they save me time on repetitive tasks.
Tom fotoğrafı çerçeveledi ve onu yatağın üzerine astı.
- Tom framed the photograph and hung it over the bed.
Caddede aldığı resmi çerçeveletti.
- He framed the picture he had bought on the street.
Onun ağır bir bedeni var.
- He has a heavy frame.
Ben Dan'in filmlerinin her karesini gördüm.
- I have seen every frame of Dan's movies.
O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
- He reviewed the footage frame by frame.
His starved flesh hung loosely on his once imposing frame.
Now that the frame is complete, we can start on the walls.
The painting was housed in a beautifully carved frame.
In this frame, it's easy to ask the question that the investigators missed.
The gun had obviously been placed in her car in an effort to frame her.