Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
Zayıf temeller evin çökmesine yol açtı.
- Weak foundations caused the house to subside.
Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
- Dan received funds from local foundations to improve his old library.
O, vakıf adına araştırma yapmak için bir burs kazandı.
- He was awarded a scholarship to do research for the foundation.
Kolonlar sağlam bir temel sağlamaktadır.
- Columns provide a solid foundation.
Bu evin sağlam bir temeli vardır.
- This house has a solid foundation.
Bu iddialar bir bilimsel dayanaktan yoksun.
- These claims lack a scientific foundation.
Suçlamalarınızın hepsi asılsız. O masum ve biz bunu kanıtlayacağız.
- All of your accusations are without foundation. She's innocent and we're going to prove it.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
O, vakıf adına araştırma yapmak için bir burs kazandı.
- He was awarded a scholarship to do research for the foundation.
The foundations of this construction have been laid out.
The Wikimedia Foundation, Inc. is the parent organization of the Wiktionary collaborative project.
The foundation of his institute has been wrought with difficulty.
... and I'm reaching out to some America's leading foundations and corporations on ...
... the economic foundations the family's depend on today after four years of ...