Henüz çadırımızı kurmak için iyi bir yer bulmadık.
- I haven't found a good place to pitch our tent yet.
O bir dökümhanede çalışıyor.
- He works in a foundry.
Bu tip dökümhane neredeyse on beş yıldır var olmadı.
- This type foundry has not existed for almost fifteen years.
Bu dağlarda bulunan tuzlar ve mineraller oldukça farklıdır.
- The salts and minerals found in these mountains are quite diverse.
Solunda bulunan aletleri kullan.
- Use the tools found at your left.
Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
- Scientists haven't found a cure for cancer yet.
Kitabı çok enteresan buldum.
- I found the book very interesting.
Aradığını bulmadan önce internet'te arama yapmak Tom'un on beş dakikasını aldı.
- It took Tom fifteen minutes of googling before he found what he was looking for.
Tom her zaman Fuji Dağı'na çıkmak istemişti fakat şimdiye kadar, bunu yapmak için zaman bulamamıştı.
- Tom had always wanted to climb Mt. Fuji, but until now, had not found the time to do so.
Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
Dünyada en tuzlu su Antartika'da Don Juan Pond adında küçük bir gölde bulunmaktadır.
- The saltiest water in the world is found in Antarctica in a small lake named Don Juan Pond.
Tom bulunmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be found.
Tom bulunmak istemiyordu.
- Tom didn't want to be found.
Tom bulunmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be found.
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding her office was easy.
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding his office was easy.
Jan Koum WhatsApp Inc'in kurucusu.
- Jan Koum is the founder of WhatsApp Inc.
Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
- At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
Tom Boston'a taşınmak zorunda olduğunu anladı.
- Tom just found out that he has to move to Boston.
Babamın biyolojik babam olmadığını kesinlikle anladım.
- I just found out that my dad is not my biological father.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü.
- Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.
Londrina kenti 1930 yılında kurulmuştur.
- The city of Londrina was founded in 1930.
Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
- Social order does not come from nature. It is founded on customs.
Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
- Social order does not come from nature. It is founded on customs.
Okulumuz 1990'da kuruldu.
- Our school was founded in 1990.
O eski kitap gerçek bir keşiftir.
- That old book is a real find.
Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.
- Eventually it was possible to find a really satisfactory solution.
Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.
- You've always known that eventually everyone would find out.
Biz mutluluk aramak için dünyadayız, onu bulmak için değil.
- We're on earth to look for happiness, not to find it.
Mutluluğu aramak seni sadece mutsuz eder.
- Trying to find happiness only makes you unhappy.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
- I find it difficult to understand what he is saying.
Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.
- Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.
Eğer bir şey bulmak istiyorsan, bakmak gibi bir şey yoktur.
- There is nothing like looking, if you want to find something.
Bu sözcük, listede bulunmadı.
- This word is not found in the list.
O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.
- Those findings match my own observations.
Bu önemli bir bulgudur.
- This is a significant finding.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
- The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Tom discovered that life on the road wasn't as easy as he thought it would be.
- Tom found out that life on the road wasn't as easy as he thought it would be.
I heard that footprints of an abominable snowman have been discovered in the Himalayas.
- I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains.
I find your argument unsatisfactory.
I found my car keys -- they were under the couch.
The jury finds for the defendant.
She offered a well-founded hypothesis.
Well, if you can't find your glasses then go to lost and found and ask if anyone turned them in.
... about breast cancer recently in the New York Times, and it mentioned a figure which I found ...
... job as a man for years, found out that she was getting paid less, and the Supreme Court ...