O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.