Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.
- We came together to form a group.
Çalışanlar bir birlik oluşturmak istiyor.
- The employees want to form a union.
Bazı insanlar reklamın bir beyin yıkama biçimi olduğunu düşünüyorlar.
- Some people think that advertising is a form of brainwashing.
Çok sayıda yönetim biçimleri var.
- There are several forms of government.
Oradan bir şekil ortaya çıktı.
- A form appeared from over there.
Onu yanlış şekilde formüle ettim.
- I formulated it wrongly.
Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
- Behaviour is the highest form of preaching.
Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.
- Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
Karakteristik demokrasi, ülke yönetiminin bir şeklidir.
- Representative democracy is one form of government.
Tom eski bir vücut geliştirmeci.
- Tom is a former bodybuilder.
Düz bir sıra oluşturun.
- Form a straight line!
Bu bir başkaldırı yöntemidir.
- It's a form of rebellion.
Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
- It is important that you attach your photo to the application form.
Resmi bir işlem yapılmadı.
- No formal action was taken.
Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
- Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
Tom çok resmi olmak zorunda değil.
- Tom doesn't have to be so formal.
Tom çok resmi olmak zorunda değildi.
- Tom didn't have to be so formal.
Ulaşımın hangi türünü kullandın?
- What form of transportation did you use?
Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- All forms of life have an instinctive urge to survive.
Bu formları doldurarak bütün sabahı harcadım.
- I spent the entire morning filling out these forms.
Tom bu formları doldurmak zorunda.
- Tom has to fill out these forms.
Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.
- There are several kinds of cloud formations.
Ben bir iş bulduktan sonra bile hala bir çeşit müziğe devam etmek isteyeceğimi düşünüyorum.
- Even after I get a job, I think I'll still want to continue some form of music.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
Onlar beşer kişilik gruplar oluşturdular.
- They formed themselves in groups of five.
Orthodontist should consider formability or ease of manipulation factors in assemblance of the appliance.
Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
- Is this a different word or just another form of the same word?
O, hastalığından sonra, eski halinin sadece bir gölgesidir.
- After her sickness, she's only a shadow of her former self.
Düz bir sıra oluşturun.
- Form a straight line!
On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
- Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
- Form is temporary, class is permanent.
O bir göz biçiminde gizemli tılsıma sahiptir.
- He has a mysterious talisman in the form of an eye.
O, o ülke ile ittifak kurmamızı savundu.
- He argued for our forming the alliance with that nation.
O, kadınlarla ilişki kurmada hızlıdır.
- He's quick in forming relationships with women.
Lütfen Tom'a buraya gelmesini ve bu formları doldurmamız için bize yardım etmesini rica et.
- Please ask Tom to come here and help us fill out these forms.
Bu formları doldurmanız gerekiyor.
- You need to fill out these forms.
From the sixth form will come the scholars and the administrators.
Throughout this chapter we will work with a form in a new project.
The Egyptians therefore in their hieroglyphics expressed a melancholy man by a hare sitting in her form, as being a most timorous and solitary creature.
Insects form the biggest family group in nature's kingdom, and also the oldest.
The prefect grabbed me by the shoulders and steered me down a passageway, and down another and finally through a door that led into a long, low dining-room crowded with loudly breakfasting boys sitting on long, shiny oak forms, as benches used to be called.
By adding -ness, you can form a noun from an adjective.
Jim has form..
Tom really knows how to stay in shape.
- Tom nasıl formda kalacağını gerçekten biliyor.
You're in better shape than I am.
- Siz benden daha çok formdasınız.
An athlete must keep in good condition.
- Bir atlet formda olmalıdır.
Physical fitness requires time and dedication.
- Fiziksel form zaman ve özveri gerektirir.
I spent the entire morning filling out these forms.
- Bu formları doldurarak bütün sabahı harcadım.
Many forms of life are disappearing.
- Birçok hayat formu kayboluyor.
Some people stay trim even without going to a gym.
- Bazı insanlar bir spor salonuna gitmeden bile formunda kalırlar.
Tom has to fill out these forms.
- Tom bu formları doldurmak zorunda.
You need to fill out these forms.
- Bu formları doldurmanız gerekiyor.
... And in terms of hardware form factors, it evolved from ...
... Just like the first civilizations, we trade and form networks. ...