Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.
- The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.
O derhal ödeme istiyor.
- He demands immediate payment.
Kamuoyu cevapları istiyor.
- The public demands answers.
You must not give way to those demands.
- Du darfst diesen Forderungen nicht nachgeben.
Your demands are unreasonable.
- Deine Forderungen sind unvernünftig.