Onu yapman için seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to force you to do that.
Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.
- Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
Tom beni herhangi bir şey yapmaya zorlamadı.
- Tom didn't force me to do anything.
İstemiyorsan kendini yemeye zorlama.
- Don't force yourself to eat if you don't want to.
Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
- Tom is a retired air force major.
Amerikan kuvvetleri geri çekildi.
- American forces were withdrawn.
Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
- In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.
- Public pressure forced the army to act.
Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.
- Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
Birliklerimiz şehri ele geçirdi.
- Our forces occupied the city.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Jülyen takvimi Rusya'da yürürlükteydi.
- The Julian calendar was in force in Russia.
Onlar geri yürürlükte olacak.
- They will be back in force.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Çocuğu yemesi için zorlama.
- Don't force the child to eat.
İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Rüzgarın gücü yürümeyi zorlaştırdı.
- The force of the wind made it difficult to walk.
Amerikan kuvvetleri geri çekildi.
- American forces were withdrawn.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Jülyen takvimi Rusya'da geçerliydi.
- The Julian calendar was in force in Russia.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
- Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.
- The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
He hath murthered that mylde withoute ony mercy – he forced hir by fylth of hymself, and so aftir slytte hir unto the navyll.
show of force.